Eş-evlilik ve aile danışmanlığı evli, nişanlı, birliktelik yaşayan çiftlerle veya bir evde yaşayan tüm aile üyeleriyle yapılan danışmalardır. Evlilik öncesi danışmanlık ise evlilik kararı almış çiftlerle hem evlilik öncesindeki hazırlık sürecinde hem de birlikte geçirecekleri yaşantılarında sağlıklı bir yol izlenebilmesi için yapılan danışmalardır.
Tüm bu danışmanlıklarda bireylerin kişisel sorunları mevcutsa ve bunların çözülmesi gerekiyorsa, öncelik bu sorunlara verilir ve birey tek başına psikoterapiye alınır. Daha sonra aile ya da çiftlerin sorunları üzerinde birlikte çalışılır ve gerekli görülüyorsa bireysel terapiye de devam edilir.
Aile üyeleri ya da birliktelik yaşayan çiftler arasındaki iletişim bir sistem içinde var olur ve psikoterapi süreci boyunca da tüm sorunlar ve ilişkiler bu sistem içinde değerlendirilir. Her sistem kendi içinde değerlidir ve özeldir. Fakat zaman zaman sistem içerisinde aksamalar, çatışmalar ya da kopmalar görülebilir. Bu tür zamanlarda sorunları çözebilmek amacıyla uzman bir kişinin desteğine ihtiyaç duyulabilir.
Evlilik hazırlığı içinde olan çiftlerle yapılan çalışmalarda eşseçiminde sağlıklı karar verilmesi, evlilik öncesinde ve evlilik sürecinde sağlıklı kararların alınması, evlilikle ilgili yeterli ve doğru bir hazırlığın yapılması ve becerilerin geliştirilmesi, çocuk yetiştirme yöntemleri gibi konular çalışılmaktadır. Bu çalışmalarda amaç bireylerin sağlıklı kararlar verebilmelerini sağlamanın yanı sıra ileriki yaşantılarında da karşılaşacakları güçlüklerle baş edebilme yöntemlerini benimsetmektir.
Eş-evlilik ve aile danışmanlığında çalışılan sorunlar; iletişim sorunları, sadakatsizlik,iş-özel hayat arasındaki dengesizlikler, cinsel sorunlar, kıskançlık, eş ya daçiftlerden birinin veya herikisinin diğerini gerçek varlığıyla görmeyip hayalinde canlandırdığı bireyeuymasını sağlamaya çalışıyor olmak, farklı kuşakların bir arada bulunmasındandolayı ortaya çıkan sorunlar, çocukların davranış ve okul sorunları, aile bireylerinden birinin yaşayabileceği kronik yada ölümcül hastalık, aile bireylerinden birinin kaybı, aile içi çatışmalar,çocukluk dönemi travmaları,yeniden evlenen çiftler, ikinci evlilikler, evlatlık alan aileler, aile içi şiddet ve aile içi cinsel taciz olabilmektedir.
Bu sorunlardan iletişim problemleri,aile üyeleri veya çiftler arasında sık sık birbirini yanlış anlama ve tartışma gibi sonuçlara sebep olabilir. Bu problemlerin yaşanmasında kendini iyi ifade edememe, karşımızdakini dinlememe veya dikkatli dinlememe, karşımızdakinin sözünü kesme veya aynı anda konuşma,sadece karşımızdaki kişinin hareketlerinden gözleme dayalı olarak “akıl okuma” ve “varsayımda bulunma” gibi davranışların rolü büyüktür.
Sadakatsizlik ise günümüzün çok tartışılan kavramlarından biridir. Gerek cinsel sadakatsizlik denilen devam etmekte olan bir ilişki varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek, gerekse duygusal sadakatsizlik denilen devam etmekte olan bir ilişki varken bir başkasıyla duygusal bir yakınlık yaşamak veya bir başkasına aşık olmak eşler arasındaki duygusal bağların zedelenmesine ve hatta kopmasına neden olmaktadır.
Cinsel problemler ise ilişkileri oldukça etkileyen fakat kabul edilmekte zorlanılan problemlerdir. Bunlar kimi zaman isteksizlik ya da aşırı istek olabileceği gibi, vajinismus, erken boşalma, ağrılı ilişki, orgazm sorunu, kendini ilişkiye verememe, performans kaygısı da olabilmektedir.
Kıskançlık ve güvensizliğe bağlı konular ailede veya çiftler arasında sorunlara yol açabilir. Öyle ki kimi zaman bu sorunlar öfke patlamalarına hatta fiziksel şiddete yol açabilir. Kimi zaman da kıskanılan ya da güvenilmeyen kişileri aşırı kontrol etme davranışı görülebilir.
Eş yada çiftlerden birinin veya her ikisinin diğerini gerçek varlığıyla görmeyip hayalinde canlandırdığı bireye uymasını sağlamaya çalışıyor olması da en çok karşılaşılan problemlerden birisidir. Birey eşini veya ilişki de bulunduğu kişiyi olduğu gibi tanıyıp kabul etmektense kendi hayal ettiği eşe dönüştürmeye çalışır. Bu durum eşler veya çiftler arasında birbirine müdahalelere, birbirini değiştirmeye çalışmaya yönelik davranışlara yol açar.
Aile bireylerinden birinin yaşayabileceği kronik ya da ölümcül hastalık da tüm bireyleri etkiler. Hasta olan bireyin durumundaki belirsizlik, kötüleşme veya ölüm ihtimali üzüntü, sıkıntı ve gerginliklere sebep olabilir. Bunun yanı sıra hasta bireye gösterilen ilgi,ayrılan zaman yoğun olduğu için diğer bireyler kendilerine ayrılan zamanın yada ilginin yetersiz olduğunu düşünebilirler. Hatta bu durum hasta bireye karşı öfke,kızgınlık veya kırgınlık hissedilmesine sebep olabilir. Bunun yanı sıra sağlıklı olan aile üyeleri kendileri sağlıklı olduğu için suçluluk duyabilirler. Ayrıca hastalığın etkileri olarak maddi problemler ya da sosyal çevreden uzaklaşma,zaman zaman dışlanma gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Aile bireylerinden birinin kaybında ise eğer kaybedilen kişi ebeveynlerden biri ya da her ikisiyse hayatta kalan aile üyeleri bu durumda büyük üzüntü yaşar ve durumla başa çıkabilmek için çaba harcaması, hayatını ve diğer aile üyeleriyle ilişkilerini yeniden düzenlemesi gerekir. Hele ki hayatta kalan aile üyelerinden biri çocuk ise mutlaka bu durumdan etkilenirler ve büyüklerden farklı davranışlar sergilerler. Küçük yaştaki çocuklar ölümü anlamakta zorlanabilir,hatta bunun geçici bir durum olduğunu düşünebilir veya hiç olmamış gibi davranabilirler. Bu durumlarda en önemli noktalardan biri çocuğun kendini güvende hissetmesidir. Bu da ancak diğer aile üyelerinden görebileceği sevgi ve şefkatle mümkündür. Aile içinde diğer bir kayıp da çocuklardan birinin ölümüdür.Bu durum da aile üyelerine üzüntü verir ve aile dinamiklerini etkiler .Ebeveynler ve varsa kardeş bu yeni durumla başa çıkmakta zorlanabilir ve hatta zaman zaman kendilerini suçlayabilirler. Bununla birlikte ebeveynler eğer varsa diğer çocuklarını da kaybetme korkusu yaşayarak aşırı ilgi ve korumacı tavır gösterebilirler.
Aileiçi şiddet sadece fiziksel olmak zorunda değildir. Sözlü olarak yapılan aşağılamalar ve tenkitler, bireylerden birinin diğerleri üzerinde aşırı kontrolünün bulunması da şiddet tanımına girer.
Merkezimizde gerçekleştirilen danışma hizmeti, öncelikle mevcut sistemi açığa çıkartma,sistemi kuran üyelerin farkındalıklarını artırma, sistemden yarar sağlayan ve zarar gören kişileri belirleme şeklinde başlar. Ardından sisteme devam edip etmeme kararı alınır. Verilen karara göre, danışanların yapabilecekleri belirlenir. İletişim biçimlerinin farkına varılması ve istenen şekilde geliştirilmesi ve sorun giderme becerisi kazanılması sağlanır. Amaç sistemdeki her kişinin huzurlu ve mutlu olmasını ve ilişkinin fonksiyonel bir biçimde gelişmesini sağlamaktır.
YARDIM İSTEMEKTEN ÇEKİNMEYİN
DEĞİŞİM HER ZAMAN MÜMKÜN!
...