Yeryüzündeki İlk Şiddet Vakası

Yeryüzündeki İlk Şiddet Vakası

Tanrı kâinatı altı günde yarattı. Sonra melekleri yarattı. Sonra tanrı balçıktan insanı yarattı ve içlerine ruh üfledi. Âdem ve Havva cennetteki evlerinde mutlu bir şekilde yaşarken yasak ağacın meyvesinden yedi ve dünyaya gönderildi. Âdem ve Havva’nın çocukları oldu. Bu çocuklar yeryüzünün ilk çocuklarıydı. Büyüdüler güçlendiler ve biri diğerini öldürdü. Yeryüzünde ilk kan döküldü.

Önce her şey gaz ve toz bulutuydu. İlk canlılar suda yaşama başladılar. Güçlü olanın hayatta kalabildiği bir yaşam sürecine girdiler. Hayat sudan karaya geldi. Yine aynı yasa hâkimdi “güçlü olan hayatta kalır”. Primat ailesinin bir kolu olan insanın hayatta kalma şansı azdı. Fakat çok farklı bir yapısı vardı. Başparmak. Bir gün yırtıcı bir hayvandan kaçarken bir ağacın dalını tuttu, dal kırıldı. İnsan o dalı kavradı ve yırtıcı hayvana doğru hamle yaptı. Yırtıcı hayvan korktu. İnsan artık alet kullanabiliyordu. Bunu fark etti çünkü düşünebiliyordu. Düşünen alet kullanabilen insan artık doğaya yabancılaştı.

Her senaryoda şiddetin daha ilk adımda başladığı görülüyor. Yani şiddet insan olduğu sürece var oldu. İster fiziksel, ister cinsel, ister ekonomik, ister psikolojik olsun, hatta teknolojinin gelişmesiyle nur topu gibi bir şiddetimiz daha oldu, dijital şiddet, insan ile birlikte var olmaya devam ediyor.

Şiddetin tanımı Türk Dil Kurumu’na göre, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır.

Psikolojik olarak bakıldığında, birey şiddete maruz kaldıktan sonra da, yıkıcı etkilerini hissetmeye devam eder. Mağdur şiddete maruz kaldığı durumda “ben hatalıydım” diye düşünerek kendilik değeri denilen, kendine kendinin ve toplumun verdiği değerler toplamını düşürür. Öz saygısı azalır, böylece sinip içine çekilir. Kendini toplumdan soyutlar. Bu durum, mağdurda depresyon, anksiyete, sosyal fobi gibi etkilere neden olur. Her işte başarısız olduğunu, bu yüzden şiddete maruz kaldığını düşünmeye başlar. Bu noktada “öğrenilmiş çaresizlik” denilen fenomen ortaya çıkar. Öğrenilmiş çaresizlik, bir olumsuz etkenin defalarca çaba gösterildiği halde ortamdan uzaklaşmaması durumunda o olumsuz etken ile başa çıkılamayacağının öğrenilmesidir. Artık o olumsuz etken ile yaşamaya alışılır ve ortamdan uzaklaştırmak için çaba gösterilmez. Bu da bireyde depresyon ve strese neden olur.

Failin mağduru sindirmek amacıyla, duygusal olarak baskı altına almasına psikolojik şiddet denir. Bağırma, kızma, aşağılama, küçük görme, küçümseme, küfretme, tehdit etme, hakaret etme, sürekli eleştirme, giyimine müdehale etme, arkadaş çevresine müdehale etme v.b. hareketler psikolojik şiddetin örneklerindendir.

Bireyin şiddete maruz kaldığı durumlarda kendini suçlamaktan vazgeçmesi, mağdur olanın kendi olduğunu bilmesi çok önemlidir. Kendi özsaygısını yeniden kazanması ve öğrenilmiş çaresizlik ile baş etmesi için profesyonel bir destek alması ayrıca önemlidir. Şiddetin olmadığı bir toplum düşünülemez. Fakat başa çıkılamaz da değildir.

 

Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0)
  • ...

Yorum Ekleyin