“Sakın Anneni Üzme!”

“Sakın Anneni Üzme!”


Ne kadar aşina olduğumuz bir söz öbeği değil mi? Farklı versiyonları ile de sıklıkla karşılaşıyoruz: Babanı, anneanneni, halanı, dedeni, öğretmenini ve daha nicelerini üzme şeklinde... O kadar aşinayız ki, bu sözcüklerle verdiğimiz mesajla, vermeye çalıştığımız mesaj arasındaki uçurumu kimi zaman fark edemiyoruz...
〰️
Çoğunlukla verilmek istenen mesaj çocuğun karşıdakini yormaması, sınırlara/kurallara uygun davranması üzerine oluyor... Amaç çocuğun davranışı üzerinden bir açıklama yapmak, belki ikaz ederek kendi davranışlarını tekrar gözden geçirmesini sağlamak olabilir. Fakat verilen mesaj aslında hiç de öyle olmuyor:
〰️
“Anneni üzme” derken annesini üzdüğü mesajı çocuğa verilmiş oluyor. Bazı durumlarda bu, doğrudan yaptığı “kabul edilmez” davranışın değil; kişi olarak, varlığı ile anneyi üzmek şeklinde algılanabiliyor... Bu durum suçluluğu da beraberinde getirebiliyor... ve o anın içinde önemsenmemiş gibi görünse dahi içselleştirilebiliyor. “Annemi üzüyorum, annemi üzerim” gibi... Ya da sesini çıkarması gereken bir durumla ilgili çocuğu ketleyebiliyor, kendini açıklamaya, anlatmaya ilişkin motivasyonunu düşürebiliyor, üzmemek için...
〰️
Çocuğun yaşına bağlı olmakla birlikte sözcüklerimizdeki imalar, mecazlar ve kısa yoldan, kestirmeden anlatılanlar sandığımız gibi anlaşılmayabilir... Sözcüklerimizi sıralamadan önce derin nefes alıp, biraz bekleyip vermek istediğimiz mesajın ne olduğunu düşünebiliriz.
“Ne mesaj vermek istiyorum? Bu mesajı net ve dolaysız şekilde nasıl aktarabilirim?” gibi mesela... Olaya özel, davranış odaklı ikazlarımız hem mesajımızı daha net iletecek, hem de bizi amacımıza daha fazla yaklaştıracaktır...
 

Uzm. Psk. Emine KAYA BİCAN

Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0)
  • ...

Yorum Ekleyin